Özel İçerik
Başlangıç
Yazar: R eyyan
Editör: Ömer Faruk Duman
Ölüm dünyayı şenlendirdiğinde, insanın mutsuz veya mutlu olmaya hakkı yoktu. Her şey bir hiç uğrunaydı ve kimse bunun hakkında konuşmadı. Etleri eriyene kadar yüzdüler ve arkalarında bırakacakları iğrenç aciz ruhlarını bir arada tutan bedenleri mazgallardan aktı yavaş yavaş.
Ölümün gerekliliği evrimsel sürecin devamlılığı için önem arz eder. Buna karşın ölümü yakın olsa dahi her canlı yaşama iç güdüsü ile hayatta kalmaya çalışır.
Kendine hayatta kalmak için sebepler sunan bir canlı olarak beşer, yine içgüdüsel olarak kendi aklına ters düşmeyecek yaklaşımıyla yaşamına devam edebilmek adına kendince düşünceler oluşturur. Bir bahane de denilebilir. Hayatta kalmak için farklı evrimleşmiş bir yoldur bu. Kendini kandırmaca. Herkesin elinde tuttuğu ve o vakit geldiğinde kana kana içtiği zehridir onları yolun sonunda yine yok edecek olan.
Kendi çölünde ilerlerken bedevi, su kuyusunu bir vakit göremedi. Sızlanıp dursun seferindeki deli, ona bir fıçı zehir sunulduğunda kana kana içmedi mi? Bahanelerinin ardında zavallı bir deli, hiç sorgulamadı mı meçhullüğünün sebebini?
Manasız varoluşların devamlılığının gerekliliği, tartışılamayacak kadar sığ düşüncelerin eseri. Cevapsız olmasının yargılanmaması herkes için doğru olanın bu olduğunu kabul eder vaziyettedir. Zira cevapsızlığın bir çıkmaza bile ulaştıramayacak belirsizliğini tekrar tekrar görüp bir tür düşünce parazitinin beynini kemirerek yok etmesindense, o zehri yavaş yavaş içer her beşeri.
Onun uçsuz bucaksız çölü bencil idi; bedevi ise aşığı. Çaresizlikten dolayı bir aşktan ziyade bedevinin zevk ile bağlılık duyduğuydu bu. Çölden tanrısal yankılar yükselirdi meczuba.
" Bir izin bile kalmayacak bastığın toprakta, taşta."
Bedevi ise çıplak ayaklarındaki keskin kumların ayaklarını kesmesine bile aşk doluydu. Ne vakit yolunda yürüse acı onun için bir şevke dönüşürdü, ıstıraptan öte.
Susuzluk mu kötüydü bu yolu umutsuz yapan yoksa suyun varlığını unutmak mıydı bu yolculuğun anlamını yitirmesine neden olan? Ancak umutsuzluğun bedelini bedevi bilirdi. Acıyla zevk beraberinde yürümek amacı ise, çölde bir su bulmak da yolunu tatlandıracak olandı. Cefası çekilir olursa şayet o yol zevkle geçilirdi. Öte yandan suya olan hasret, yoluna olduğundan daha fazla olursa kuyunun dibinde su tükendiğinde kişi de tükenmiş demekti.
Bu artık beşere kalmış ise şayet, karar verecek olan oydu. Bu onun acınası, amaçsız, hüsran dolu yolculuğu muydu; yoksa bir dahaki var oluşunda tekrar tekrar o yolu yürümeyi arzuluyor muydu?