Sağlık
PKOS Hastalarında Beslenme
Yazar: Aleyna Aydemir
Editör: nn ttt
PKOS Hastalarında Beslenme
Polikistik Over Sendromu (PKOS); Patogenezi tam olarak bilinmemekle beraber üreme çağındaki kadınlarda hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu jinekolojik ve endokrinolojik bozukluk olarak tanımlanmaktadır. PKOS prevelansı toplumlar arasında değişkenlik gösterse de dünya genelinde ortalama %15-18 arasındadır.
PKOS hastalarında aşırı iştah, infertilite, adet düzensizlikleri, ciltte yağlanma, regüle olmayan kan glukozu ve psikolojik dengesizlikler (anksiyete, vücut imajını beğenmeme sürekli depresyon hali) gibi kısa ve uzun dönem riskleri taşımaktadır. PKOS tanılı hastalarda obezite, tip 2 diyabet, alkolik olmayan karaciğer yağlanması, hipertansiyon gibi kronik hastalıkların görülmesi PKOS tanısı almayan hastalara göre daha yüksektir. PKOS hastalarında beslenme, hayat kalitesinin artması için oldukça önemlidir. Doğru beslenme tarzı ile vücudun iç dengesini sağlayıp görülen komplikasyonları ortadan kaldırmak veya en aza indirmek temel amaçtır. PKOS hastalarında obezite sık görülen rahatsızlıklardan biridir. Pkos hastalarında sebepler sonucu oluşturur; sonuçlar ise sebepleri beslemeye devam eder. Pkos'un sebebi olan kistler hastanın hormon dengesini bozar, hormon dengesi bozulan vücutta bu kistlerin meydana gelmesine zemin oluşturur. Sebepler ve sonuçlar bir kısır döngü ile birbirine karışır.
Tedavide temel hedef hastanın vücut ağırlığını ideal aralığa getirmek. Hastalarda vücut ağırlığının %5-10 arasında kaybı PKOS komplikasyonlarının azalmasında etkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcut. Bu yüzden obezite ve diğer komplike durumları önlemek için doğru ve yeterli miktarda makro ve mikro besin ögelerini almak oldukça önemli. Diyet planlanırken kesinlikle parmak izi gibi bireye özgü olmalıdır. Ağırlık kaybı artışının fazla olması için uygulanan düşük kalorili, detoks veya şok diyetleri uygulamak doğru bir seçenek değildir. Kişinin beslenme alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak sürdürülebilir beslenme programı hazırlanmalı.
Günlük enerjinin %55-60’ını karbonhidratlardan karşılamaktayız. Bu durumda doğru ve yeterli karbonhidrat kaynakları oldukça önem teşkil etmekte. Glisemik indeksi düşük, yüksek lif içeren besinlerden kaynak alınmalıdır. Böylece regüle olmayan kan glukoz düzeylerinin regüle olmasına, tokluk hissinin uzun sürmesine, kan lipit düzeylerinin istenilen aralıklarda olmasına ve PKOS hastalarında sıklıkla görülen kabızlık durumunun engellenmesine yardımcı olmaktadır. Kaliteli karbonhidrat kaynağı olarak; tam tahıllar, kurubaklagiller, sebze ve meyveler tercih edilmeli. Bunun yanı sıra paketli gıdalardan, rafine şeker ve rafine şeker içeren gıda tüketimini minimuma indirmek veya hiç tüketmemek diyet tedavi sürecinde oldukça kıymetlidir. Yeterli protein alımı vücut ağırlığı kontrolünün sağlanmasında önemlidir. Bitkisel ve hayvansal kaynaklı protein dengeli bir şekilde alınarak kan lipit düzeylerinin optimal aralığa gelmesi sağlanır. Böylece hipertansiyonun ve karaciğer yağlanmasının önlenmesine yardımcı olur.
Diyetlerde yüksek protein düşük kalori durumu kısa vadede semptomların iyileşmesini sağlasa da uzun vadede birçok olumsuz sonuca zemin hazırlayabilir. Diyetin %15-20 oranında protein içermesi ve bu protein kaynaklarından doğru bir şekilde yararlanılması görülen komplikasyonları azaltır. Doğru protein kaynakları ile vücudun immünitesini arttırıp inflamasyon durumunu engelleyebiliriz. Diyetlerimizde somon, balık, az yağlı et, yumurta ve az yağlı peynire yer verilmesi oldukça önemlidir. Diğer bir makro besin ögesi olan yağ, ortalama diyetin %25-30’unu karşılaması idealdir. Bu oranın %10’undan azı doymuş yağı içermeli. PKOS tanılı hastalarda çoklu doymamış yağ asitleri ve omega-3 yağ asitleri tüketilmeli. Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan somon veya çoklu doymamış yağ asitleri bakımından zengin olan keten tohumu, mısır yağı tüketmek insülin direncini azaltır, kan glukoz düzeyinin regüle eder. İnfertilite riskini ve kan lipit düzeylerini (LDL ve Trigliserit)arttırdığından dolayı trans yağ alımından kaçınılmalıdır.
PKOS hastalarında diyetle alınan mikro besin ögeleri de en az makro besin ögeleri kadar önemlidir. Hormonların doğru bir şekilde çalışması buna bağlı ovulasyon bozukluklarının engellenmesinde B ve E grubu vitaminleri önemlidir. Bağışıklığın korunması ve serbest radikallere karşı E, C vitaminleri; bakır, selenyum ve çinko gibi antioksidanların besinlerle veya eksikliğinde hekim tarafından önerilen suplementasyonlarla yeterli alınması oldukça önemlidir. Çinko ve magnezyum eksikliklerinde menstrüasyon düzensizliğine ve yumurtalıklarda bozukluklara neden olacağından günlük yeterli miktarda alınması PKOS semptomlarının azalmasına yardımcı olur.