Felsefi Düşünceler
Albert Camus ve Absürdizm
Yazar: Yasin Baç
Editör: Ömer Faruk Duman
ALBERT CAMUS ve ABSÜRDİZM
Bu yazı Albert Camus ve Varoluşçuluk anlayışının bir dalı olan Absürdizm hakkındaki düşüncelerimi içermektedir.
Albert CAMUS
20. yüzyılın en önemli Fransız düşünürlerinden biri olan Albert Camus henüz bir yaşındayken babasını kaybeden ve annesinin evlerde hizmetçilik yaparak okutmaya çalıştığı bir bireydi. Bağımsız bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. Cezayir Üniversitesi’nde okurken verem hastalığına yakalandı ve felsefe eğitimini olması gerekenden daha geç bir süreçte tamamlamış oldu.
Albert Camus’un ve fikirlerinin neden önemli olduğunu anlayacağımız başlıkları şöyle sıralayabiliriz:
Yabancılaşma ve Yabancı Kavramı
Ünlü romanı "Yabancı", modern insanın toplumdan yabancılaşmasını ele alır. Bu romanın, toplumsal normlara ve duygusal beklentilere aykırı bir şekilde davranan ve bu yüzden toplum tarafından dışlanan bir ana karakteri vardır. Albert Camus, bu karakter aracılığıyla modern dünyadaki bireyin yalnızlığını ve anlam arayışındaki zorlukları yansıtır.
Siyasi ve Etik Düşünceleri
Camus, insan hayatının kutsallığına vurgu yaparak, şiddet ve terörün hiçbir koşulda haklı çıkarılamayacağını savunmuştur. "Baş kaldıran İnsan" adlı eserinde, insanın başkaldırı hakkını ve bu başkaldırının etik sınırlarını tartışır.
Edebiyattaki Etkisi
Yazdığı romanları, denemeleri ve tiyatro oyunları, hem biçim hem de içerik açısından alanında özgün eserler olan Camus, edebi eserlerinde felsefi temaları işlemiş ve 1957 yılında Nobel Edebiyat ödülünü kazanmıştır.
Modern İnsan ve Anlam Arayışı
Camus, eserlerinde modern insanın anlam arayışını, hayatın anlamsızlığı karşısında nasıl bir duruş sergileyebileceğini sorgular ve bu sayede kendisi çağdaş dünya için bir rehber haline gelmiştir. Bireylerin kendi varoluşları üzerinde düşünmelerine, anlam arayışlarını sorgulamalarına ve kendi yaşamlarını özgürce şekillendirmeleri açısından ilham kaynağı olmuştur.
Absürdizm Felsefesi
Albert Camus, romanları, denemeleri ve tiyatro eserleri aracılığıyla insanın absürd karşısındaki mücadelesini ve bu mücadelenin ahlaki ve etik boyutlarını keşfetmiştir.
Absürdizm
Absürdizm, insanın anlam arayışı ile evrenin anlamsızlığı arasındaki derin çelişkiyi merkezine alır ve Albert Camus ile özdeşleşmiştir. Absürdizmin temel kavramları şöyledir:
Absürt Kavramı
Absürd, insanın anlam arayışıyla evrenin anlamdan yoksunluğu arasındaki kopukluk ya da çatışmadır. İnsanlar doğaları gereği hayatlarına bir anlam katma eğilimindedir ancak evren bu anlamı sunmaz, bu da insanın varoluşunu absürd kılar. Absürdizm, bu durumu kabul eder ve bu kabulün ardından gelen insan tepkisini inceler.
Anlam Arayışının Boşunalığı
Absürdizm, insanın hayatında nihai bir anlam bulma çabasının boşuna olduğunu öne sürer. Çünkü evren ya da hayat içsel bir anlam ya da amaç taşımaz.
İsyan
Camus, absürt karşısında üç temel insan tepkisi olduğunu belirtir: intihar, dini inanç (kendini kandırma olarak gördüğü) ve isyan. İsyan, absürdü kabul edip buna rağmen hayatı yaşamaya devam etme kararlılığını ifade eder. Camus'a göre, en onurlu ve doğru cevap budur; yani absürdü kabul edip bu duruma karşı sürekli bir başkaldırı içinde olmak.
İntihar
Camus'a göre hayat absürde karşı başkaldırmayla anlamlıdır, ne Schopenhauer'cı bir hayat ne de Polyanna'cı bir hayat mantıklıdır; bunların ikisi de absürttür. Doğumumuzla birlikte bize atfedilen rollere büründüğümüzü, bu rolleri oynamaktan sıkıldığımızda hiçbir şeyden keyif almayıp depresif hallere sürüklendiğimizi ve hayatın anlamını kaybedip hayatı daha çok sorgulamaya başladığımızı düşünen Camus, sorgulamalarının sonucunda intihar eden bireyleri iki kategoriye ayırmıştır:
Hayatı anlamamış veya anlamlandıramıyor
Bakış açımızı değiştirip anlamı arayabiliriz, farklı şeyler deneyebilir ve farklı sonuçlar alabiliriz. Hayatımızı sonlandırmadığımız sürece her zaman hayatımızın anlamını bulabileceğimiz ihtimali bizde saklıdır.
Hayatı taşıyamamak
Ne yaparsak yapalım en sonunda hayatın yükünü yine taşıyamayacağız. Mevcut potansiyelimiz bu zorluğu aşamaz, ne kadar denersek deneyelim hayatın zorluklarının altında ezilip duracağız. Bu nedenle mücadele etmenin hiçbir anlamı yok
Sisifos Mit'i
Absürdizmin en bilinen metaforlarından biri, Albert Camus'un "Sisifos Söyleni" adlı bölümünde Sisifos Söyleni, Yunan mitolojisindeki kahramanın bitmez, tükenmez çabasına gönderme yapar. Saçma bir figür olarak "Sisifos, hilekarlığının cezası olarak tanrılar tarafından bir kayayı durmaksızın bir dağın zirvesine kadar çıkarmaya mahkûm edilmiştir. Sisifos kayayı zirveye taşımaktadır fakat kaya her defasında kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşmektedir. Tanrılar bu yararsız ve umutsuz cezadan daha korkunç bir eylem olmadığını düşünmüşlerdir” Bu ceza paralel bir şekilde modern insan yaşamının tüm uyumsuzluğu ve anlamsızlığını betimler. Modern insan varoluşunu anlamlandırmaktan yoksun, sonlu bir kadere -diğer bir deyişle ölüme mahkûm- zamanın çarkları içinde kaderin tıpkı Sisifos’ta olduğu gibi ona yüklediği sorumluluklarla örülüdür. Bu sorumluluklardan kaçamayan modern insanın varoluşu yaşam/ölüm ikileminin odağındadır. Ve bölümün son sayfalarında ise “Sisifos'u dağın eteğinde bırakıyorum! Kişi yükünü eninde sonunda bulur. Ama Sisifos tanrıları yadsıyan ve kayaları kaldıran üstün bağlılığı öğretir. O da her şeyin iyi olduğu yargısına varır. Bundan böyle, efendisiz olan bu evren ona ne kısır görünür ne de değersiz. Bu taşın ufacık parçalarının her biri, bu karanlık dağın her madensel parıltısı tek başına bir dünya oluşturur. Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. Sisifos'u mutlu olarak tasarlamak gerekir” denmektedir.
Özgürlük ve Sorumluluk
Absürdizme göre, insan evrenin anlamsızlığı karşısında tamamen özgürdür. Bu özgürlük, aynı zamanda büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir. İnsanın kendi anlamını yaratma özgürlüğü vardır ancak bu süreçte hiçbir dışsal anlam veya rehber beklenmemelidir. Kendi anlamını yaratma sorumluluğu tamamen bireyin omuzlarındadır.
Yazar
Varoluşçuluk; insanın anlam arayışı, özgürlük, sorumluluk, yalnızlık ve varoluşun absürtlüğü gibi temaları işleyen bir felsefi akımdır. Bu sebeple absürdizm varoluşçuluğun bir dalıdır ve absürt -yani anlam arayışımızdaki çelişki- aslında Camus’tan önce varoluşçu felsefenin öncüsü Kierkegaard tarafından ele alınmıştır fakat bu iki düşünürün konuya bakış açıları farklıdır.
Kierkegaard absürdü insanın Tanrıyla ilişkisi bağlamında ele alır. Tanrı’nın onun felsefesinde merkezi bir yeri vardır. İnsanın Tanrı'ya inancı absürde net bir cevaptır. İnsan deneyimi de inançla bir anlam kazanır ve varoluş kaygısı da inançla aşılır.
Diğer yandan Camus’a göre absürd, insanın anlam arayışıyla evrenin anlamsızlığı arasındaki çatışmadır. Absürde karşı insanın üç temel tepkisi olabilir: inanç, intihar, isyan. Kierkegaard’ın inanç tepkisinin tersine, Camus isyanı savunur. İnancın kendimizi kandırmak, bir kaçış ve anlam arayışından uzaklaşmak olduğunu düşünür. İsyan, absürde karşı en onurlu davranıştır ve Tanrı'ya ya da herhangi bir mutlak anlama başvurmadan hayatı yaşama kararını içerir. İnsan deneyimi, absürdün kabulü ve bu absürde rağmen yaşamaya devam etme kararlılığıyla anlam kazanır.
Benim fikrime göre, yaşamın hiçbir anlamı yoktur. Peki, anlamı olmayan bir yaşam yaşamaya değer mi? Hayata anlam atfedebilecek olan bizleriz, insanoğlu. Dolayısıyla anlamsızlığın içinde boğulmaktansa, bu duruma karşı gelmeli, kendi hayatımızı anlamlı hale getirmeye çalışmalıyız. Bir diziyi izlemeye başlıyoruz ve ilk birkaç bölümünde sıkılıyoruz ama izlemeyi bırakmıyoruz. Sonraki bölümlerde olayların gelişeceğine inanıyoruz ve adeta direniyoruz. İşte absürde isyan böyle bir şey, hayatın anlamsızlığı da böyle bir şey; anlayamıyoruz ama yaşamaya devam ediyoruz.
Kaynakça
AlbertCamus, "Sisifos Söyleni", Can Yayınları, 55. Baskı, Çev. TahsinYücel, 2024,
https://tr.wikipedia.org/wiki/Abs%C3%BCrdizm
https://www.youtube.com/watch?v=AGN0Kgl4LB4&t=512s
https://www.youtube.com/watch?v=cHco19_8rYY
http://adudspace.adu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11607/1639/10055797.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1245256