Felsefi Düşünceler
Değer Olgusu
Yazar: Özge Bal
Editör: İpek Aydın
Değer vermek...
Hiddetle uzak durulmasını savunduğum halde yapmayı bırakamadığım tek eylem.
Tüm yaşantının, anıların, aşkların, acıların dolayısıyla da filmlerin, şarkıların, şiirlerin çıkış noktası. Şimdi böyle deyince neymiş bu değer olayı diye sorguluyor insan. Bu yüzden kastımı sizin için uzunca parantezlemek istiyorum.
Bir çiçek en basitinden, evinizde yetiştirdiğiniz bir orkide mesela. Ortada bu çiçeğe verilen bir emek ve beklenti olur her zaman. Burada söz konusu emek, değer vermektir. Önemseyerek onun için çabalamak. Beklenti ise verdiğiniz emeğin karşılığını alma dürtüsü. Yani verdiğiniz değerin karşılığı olarak tatmin edici mutluluk elde etme isteği.
E tabi değer ve emek verdiği her şeyin karşılığını almak istiyor insan. Fakat gerçekler bundan çok uzak ne yazık ki. Orkideniz üç yıl boyunca çiçek açsa bile günün birinde beklentilerinizi karşılayamayacak hale geliyor. Bu sizin ya da yalnızca zamanın suçudur bilinmez ancak daha az çiçek açarak belki de tamamen solarak istediğiniz karşılığı size veremiyor. İşte o zaman sizi mutlu ettiği her an önemini yitiriyor sanki ve devreye beklenti karşılamama durumu yani acı çekme evresi giriyor. Evet; şarkılara, şiirlere, filmlere konu olan acılar.
Bütün bunları insan ilişkilerine uyarlarsak birine değer verecek olursanız şayet, istem dışı olarak onun da sizin beklentilerinizi karşılamasını istersiniz. O kişi bunu yapmadığında ya da yeni ve dinamik beklentilerinizi karşılayamadığında ise duygusal birçok karmaşanın içinde bulursunuz kendinizi.
Olaylara bu noktadan bakmaya başlayınca tüm duyguların aslen tek bir etkene bağlı olduğunu anlıyorsunuz: Değer olgusu. Bugün bu farkındalığı yaşadıktan sonra aksinin mümkün olup olmadığı konusunda da düşünme fırsatım oldu.
Değer vermemek mümkün müdür?
Hiçbir değer bilincimiz olmadan doğduğumuzu düşünsek bile doğduğumuz andan itibaren çevremizden gördüğümüz ilk eylemdir aslında değer vermek. Doğarsınız ve sizi seven istisnai durumlarda bile en azından sizinle ilgilenen birileri olur mutlaka. Sizi düşünen birileri… Bunu düşününce değer verme olgusunun insana fıtratla mı geldiği yoksa sonradan edinilen bir özellik mi olduğu konusunda kesin bir yargıya varamadım maalesef. Ancak bu konuda farklı açılardan bazı fikirlerim var.
Öncelikle kesin olan şey bu eylemin varlığı bence. Değer vermek, ister doğuştan ister sonradan öğrenilen bir eylem olsun, yaşam için çok temel bir gereksinim. Değer verdiğinde hissedersin, hissettikçe bazı duygulara sahip olursun, duygular ise fikirlere dönüşür; bunların bütünüyle de insan olursun aslında. Anlayacağınız değer vermek yaşamın ön koşullarından biri bence. Yaşam ise mutlu olmak için emek harcadığın ve beklentilerinin karşılanmasını istediğin için bir umutla hayatına devam ettiğin bir döngü.
Peki ya bu değer verme hissi bize hiç uğramazsa? Peki ya değer veremezsek?
Az önce değer vermeme durumunun normal biri için imkânsız olduğundan bahsettim. Peki ya anormal biriyse? Peki ya gerçekten değer verecek hiçbir şey bulamazsa? İşte o zaman o kişinin iyi- kötü dünyevi hiçbir deneyim veya hissiyatının kalmamış olduğunu anlarım. Bu noktada insan dünyadan, yaşamdan uzaklaşır ve ağır depresyona kadar uzayabilen bir sürüncemede bulur kendisini. Hissizlik hissi… Varlığının hiçbir anlamı kalmamıştır aslında. Bu kişinin dünyayla işi bitmiş demektir.
"Eee değer versek sıkıntı vermesek sıkıntı" dediğinizi duyar gibiyim. Sonuçta, değer verirseniz mutluluğun yanında acıyla boğuşursunuz, değer vermezseniz de çıtırdan ölürsünüz dedim galiba.
Ne yapmalı peki?
Bana sorarsanız dostlarım, değer vermek iyidir; değer vermek insanca hissettirir; değer vermek sizi yaşamın içinde ve dinamik tutar. Evet, yeri gelir bunun yanında hayatınız sevinçle tatlanır, yeri gelir acıyla karalanır. Ancak gözünüz korkmamalı bu durumda çünkü unutmayın ki sevinç kadar acı da yaşamın gereklerinden biridir. Hatta bazı zamanlarda acı sevinçten daha gerekli olabilmektedir. Nasıl yani mi? Bu da başka bir yazımın konusu olsun. Okuduğunuz için teşekkür eder, gelecek yazılarımda sizleri bekler, keyifli günler dilerim.